Hüseyin Akın ile Söyleşi

“Eksiktir dünya, yalancıdır, oyalayıcıdır, fânidir ve kaotiktir. Bu yüzden şiir yazmak için en müsait yer dünyadır.

Zaman yoldur. Mekân da. İnsan insana yoldur. Sonra kendine yoldur insan, kendinin yolcusudur. Kendinden göçer yine kendine. İnsan ne çok göçer durur kendinden kendine, deri değiştirir gibi, kabuğundan soyunur gibi. Ne derler bilirsiniz; yaşamak yolda olmaktır. Çünkü hiçbir yerin yerlisi değildir insan, kendinin bile. Çünkü “insan gitmekten yapılmıştır, dünya kalmaktan”. Zamana, mekâna, eşyaya, bir şehre, bir hayata, bir insana daha en başından gitmek için geliriz. Mesela kendine, daha doğarken gitmek için gelir insan. İçindeki ölümle büyür, içindeki ölümle yürür; doğmak ölüme doğru yürümek değil midir biraz? Ve aslında gitmek biraz da olsa tamamlanmayı arzulamak değil midir? İnsan yarımdır hep. Bir şehirden bir şehre, bir mekândan bir mekâna, insandan insana ve hatta kendinden kendine, içindeki o iyileşmeyen yarımlığı bütünlemek arzusuyla göçmez mi insan? Uyandığımızda tamamlanmaz mı rüyalarımız? Hayatı tamamlayan şey ölüm değil midir en çok? Belki de bu yüzden hep içimizden gelir gitmek. Bu yüzden, kendimizi bile defalarca kere uğurladığımız göç yolları gibidir gözlerimiz. Hayatı ölümle birlikte andığımızda, öyle korkulacak bir şey de değildir aslında göçmek. Yoldan geçer gibi sevdiğimizde dünyayı, uzaktan, mutmain ve gönlü tok... Mülkiyetsiz sevdiğimizde yani, göçmek kendine ve kendinden, öyle korkulacak bir şey değil. Hüseyin Akın’ın dediği gibi:

Gitmek için gelir dünyaya insan, bağışlayın.

Açık kalmış bir mikrofon bu dünya.. Dünya bir plastik top, onunla oynuyordum.. Omzumda dünya denen tabut.. Bu kapalı otoparka siz dünya diyorsunuz.. Dünya, çok farklı imajlara bürünerek kendine yer buluyor şiirlerinizde. Her şairin bu sürgün yeri ile didişmesi kaçınılmaz bir durum ama bu söyleşi özelinde, Hüseyin Akın’ın dünya ile alıp veremediği nedir diye sorsam?

İnsana şiir yazdıran sebep dünyanın hâlleridir. Dünyanın yapıp ettiklerine akıl erdiremediğiniz zaman ne yaparsınız? O size sırtını döndüğünde arkasından konuşursunuz. Şairler böyle yapmazlar. Onlar dünyanın yüzüne karşı konuşurlar. Şiir yazmak ölmeden evvel dünyanın yüzüne karşı bir çift laf söylemektir. Şiiri mümkün kılan şey dünya hayatıdır. Eksiktir dünya, yalancıdır, oyalayıcıdır, fânidir ve kaotiktir. Bu yüzden şiir yazmak için en müsait yer dünyadır. Ne anneye ne de babaya benzeyen bir tarafı var dünyanın. Güven vermiyor insana. Ama sürekli vaatlerle kandırıyor peşine taktıklarını. Vermeyi vadettiği şeylerin hiçbirini yerine getirmediği gibi almak istediklerinden fazlasını aldı elimizden. Çocukken sahip olduklarımı gençken, gençken sahip olduklarımı ise orta yaşta iken kaybettiğimi anladım. Dünya sevdiklerimizi türlü bahanelerle birer birer elimizden alıyordu. Aslında dünya ile alıp veremediğim değil, tam tersi verip alamadığım vardı. Ben ona umudumu, mutluluğumu, sevdiklerimi, gücümü, kuvvetimi, ömrümü verdim, o bana boş bir tabaktan başka bir şey vermedi. Hayatım herkes gibi bu boş tabağı doldurmakla geçti. Anladım ki dünya benimle ciddi konuşmuyor dalga geçiyormuş. Çok samimiyetsiz buldum. Kur’an-ı Kerim’de var olan “Dünya hayatı oyun ve eğlenceden ibarettir.” ilahi hakikatini yaşadığım hayat tefsir etti. Bir taraftan da bütün bunları dünyaya gelişime borçlu olduğumu biliyorum. Aslına bakarsanız, kırk yıl düşünsem dünyaya geleceğim aklımın ucundan geçmezdi. Doğdum ve böyle bir sürprizle karşılaştım. Dünyanın insana yaptığı fenalıklar olmasaydı şiir de olmayacaktı belki de. Çünkü ideale erişilen yerde şiire yer yoktur. Allahualem cennette de şiir yoktur. Çünkü orada kaos, karmaşa, mutsuzluk ve bedbahtlık yoktur. Nasıl dünya “işlerin yolunda gitmediği” yerin adı ise cennet de işlerin mutlak anlamda yolunda gittiği yerin adıdır. İşler yolunda gidiyorsa şiire hacet yoktur.

Bir şiirinizde “Biliyorum, doğruyu söylesem/Sevmezsin beni/Bu yüzden şiir söylüyorum/Üzerine basa basa gerçeğin” diyorsunuz. Bu dizelerinizden hareketle şiirin gerçekle yaptığı o şey nedir, şiirin gerçeğin anlatımında nasıl bir rolü vardır, şiir ne yapar, şiir ne inşa eder biraz bahseder misiniz?

Şiir zaten bir inşa olayıdır. Başka bir şeyi değil kendini inşa eder. Gerçekliği yeniden kurar ve yönetir. Şiir çoğunlukla doğru olduğu konusunda üzerinde ittifak edilen bir yalandır. İnsanlar hakikati örselemeyen bu tür yalanlara ihtiyacı olduğu için şiir okuyup şiir yazarlar. Şair sözünün yalan olduğunu söyleyen Baki, gerçekliği insanın arzulayıp hayal ettiği dünyaya uyarlamak ister. Yaşadığımız hayat neresinden bakarsanız bakın düzyazıdır. Şairler hayatı şiirleştirmek için eşyayı bulundukları noktadan oynatırlar, kelimelere nesnelerin üzerinde inisiyatif vererek şairane bir hayatla dünyaya hükmetmek isterler. Hölderlin’e izafe edilen bir sözde “İnsan bu dünyada şairane mukimdir.” denilmektedir. Bu dünyanın kahrı da çilesi de mutluluğu ve eksikliği de ancak şairane bir duruş ve eda ile çekilebilir.