Söylene Söylene Değişmiş

Bir insanı hangi kelimeye/kelimelere sığdırırsınız? “Konu insansa onu bir şeye sığdırmak mümkün mü?” itirazlarını duymuyor gibi yapıyorum. Bir insanı evet, hangi kelimelere sığdırırsınız?

Unutmak olabilir pekâlâ. Vazgeçmek olabilir. Onu belki anasır-ı erbaanın mahiyetine de sığdırabilirsiniz. Şair bunlara rüzgârı eklemişti, eklemek hakkı saklıysa ben de yağmuru ekliyorum. Ama ona en çok kıymeti sonradan anlayan, nimet geçince ona sarılan tanımı yakışıyor gibi. Kelimeleri sözlüklerin, kimi sitelerin peşinde kovalarken hayatımdan geçip gitmiş, kulağıma ilk masalları fısıldayan kadını, babaannemi çok arıyorum. O bir nimetti çünkü. Aramak kelimesi, sorumuzun cevaplarından biri olabilir. Çünkü o, farkında olmadan benim çocuk dünyama kelimeler bırakıp dururdu. Konuşmaya onun kelimeleriyle başladım. Bu yazıda onun fısıldadığı kelimelerden birinde duraklayacağız: Urba. Ya da modern tınısıyla roba mı demeliydik?

Günümüzde “roba” bir tekstil terimi olarak bir giyeceğin göğüsle omuz arasında kalan bölümüne eklenen parça anlamını taşıyor. Kelimenin eski kaynaklardaki şekli “uruba” olarak karşımıza çıkıyor. Bunun 1600’lü yılların ortalarındaki hâli olduğunu belirtelim. Lehce-i Osmânî’de ise “uruba”, giyinti esvap olarak açıklanmış. Esvap kelimesini burada boynu bükük bırakmak istemem ama bir kaynağa daha gitmeliyiz, Kâmûs-ı Türkî’ye. Şemsettin Sami, Kâmûs-ı Türkî’de robanın anlamını, giyilecek şey, elbise, olarak veriyor. Aslında kelimenin sözlüklerdeki ortak anlamı elbisede birleşmiş gibi. Ama kökenlerine baktığımızda hayli ilginç anlamlar bizi karşılıyor. İtalyancada kelime yani “roba”, birinci anlamıyla eşya, bagaj; ikinci anlamıyla uzun etekli giysi anlamlarına geliyor. Geç Latinceden evrilen bu kelime, Germence yazılı örneği bulunmayan “raub”, ganimet, yağma, anlamına geliyor ki bu anlamı Germencede de görüyoruz. Kelimenin bu formuysa Hint Avrupa ana dilinde kapmak, çalmak, kırmak anlamlarına gelen “hrewp (rewp)” kelimesinin bir sonraki ayağı gibi.

Anadolu’da halk ağzında ön seste r’nin bulunduğu kimi kelimelere dolgu niyetine bir ünlünün getirilmesi yaygındır. “Rumeli/Urumeli, Ramazan/Iramazan, Recep/İrecep, reçel/ireçel” örneklerinde gördüğümüz gibi. Bu, Anadolu halkının diline uygun olmayan bir kullanımı üslubunca düzeltmesinden başka bir şey değildir aslında. Roba kelimesini de bu bağlamda değerlendirebiliriz. Roba değil de urba demek, insanımıza daha rahat gelmiş olmalı.

Tuhaf. Köyünden ömrü boyunca çok da ayrılmamış, okuması yazması olmayan, yayla yollarında cızlavatlarını eskiten babaannemin kulağına kim fısıldamıştı acaba bu kelimeyi? O bana, ”Urbanı çamur etme.” diye tembih üstüne tembih sıralarken aynı anda, söz gelimi İstanbul’da ya da medeniyetin herhangi bir başkentinde robalı kıyafetlerin arzıendam etmesi ilginç değil mi? Dünyada aynı zamanın yaşanmadığının bir kanıtı sayılabilir mi kelimelerin bu hâli? O zaman şimdi tekrar ve farklı bir tonda soralım: İnsanı bir kelimeye dahası aynı âna sığdırabilir misiniz?