ESKİŞEHİR
KÜBRA ÖZKAN
Vatan, ilmek ilmek işlenen toprakların şahitliğinde gök kubbenin altında uğruna canımızı verirken göz kırpmayacağımız gönül bağımızdır. Kurulu sofralarda yemeğine tuz yerine toz dökülen binlerce yiğidimiz var bizim. Sarıkamış’ta buz keserken yüreklerimiz, Çanakkale’de yanıyor içimiz. Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır, toprak uğruna ölen varsa vatandır diyor şair. Bir damla kan düşünce toprağa renk olur bayrağa. Ufacık parmaklarımız kalem dahi tutamazken vatan sevgisi öğretildi bizlere. Asker ne demek, şehit ne demek biliyorduk. Bilmeliydik. Akşam olduğunda evimizde rahatça durabiliyorsak vatanı koruyan askerlerimiz var demişti bundan on bir sene önce öğretmenim. Hâlâ bir mıh gibi aklımda yer etmiş o cümle. Belki seneler sonra öğretmenimin adını, simasını unutacağım ama sesi titrerken söylediği bu cümleyi asla!
VAN
RUMEYSA KAYA
Vatan, bir milleti bir araya getiren tüm kültürel ve coğrafi değerleri barındırır. Bu değerler öylesine değerli öylesine özeldir ki vatan kelimesinin sözlükteki karşılığı dahi bu anlamı karşılayamaz. Vatan sözcüğüne sözlük anlamı olarak bakıldığında onu, insanların üzerinde yaşadığı kara parçası olarak tanımlamak mümkündür. Ancak vatan, “toprak parçası” ifadesine sığdırılamayacak kadar kutsal bir kavramdır. Çünkü bu toprak parçası için ödenen bir bedel vardır. Tarih boyunca girdiğimiz tüm millî mücadelelere değecek bir bedel. Vatanı korumak bir toprak parçasını korumaktan öte bir dili, bir dini, bir kültürü ve tüm bunları bir araya getiren değerleri korumaktır. Vefa ve vatana vefa kavramı bu topraklarda yetişmiş gençler için öylesine bir kelime değildir. Anlamı da derinliği de her vatandaşta önemli ve özeldir. Yüzyıllar süren bir bağımsızlık çabası sonucu vatan kavramı anlam kazanır. Yazar Ahmet Mithat Efendi’nin de söylediği gibi “Vatan bir milletin evidir.” Ne mutlu bize ki böyle güzel bir evimiz vardır, bahçesi pek verimli ve çatısı masmavi bir gökyüzüne bakmaktadır.
TRABZON
FEYZA NUR ÇAKIROĞLU
Vatan hakkında yazılan yüzlerce şey vardır, haydi gelin vatanın kaç adım, kaç ev, kaç sokak, kaç insan ettiğini sayalım. Ülkemiz üç tarafı denizlerle çevrili, içerisi dar ve çıkmaz sokaklardan oluşan kara parçası. Sokakları insanlar, evler, arabalar ve patlak toplardan oluşur. Kalkıp gidelim. Sokak sokak yürüyelim. İnsanlarla konuşalım mesela. Çukurova’ya gidip Yaşar Kemal okuyalım. Ankara’ya geçip Oğuz Atay’a kulak verelim. Turgut Uyar’dan Geyikli Gece’yi ezberleyelim, Zarifoğlu’ndan Yedi Güzel Adam’ı. Uzun ve dar yollu mahallelerde iftar sofralarına oturalım. Yaz tatillerini köyde geçirelim. Vatansever olalım, vatan gibi yaşayalım, vatanı vatan yapanları tanıyalım. Yürüyelim sokaklarında, tabelaları ezberleyelim. İnsanlar sokaklar gibi. İnsan, çok çıkmaz, çok dar. Yüzlerce sokak bir şehir, onlarca şehir bir ülke eder. Peki kaç sokak bir vatan eder? Şimdi tüm ezberleri unutalım ve dışarıya çıkalım, sokak isimlerine çalışalım birer birer ve sevelim bizi, bu vatanı.
İSTANBUL
AYŞENUR ARSLAN
İnsandaki en büyük sır, hafızadır. Bir ipucuyla bir anda bambaşka yerlere ve anlara gidebilirsiniz. Bir şarkıyla ağlamak, bir kokuyla mutlu olmak, bir tat ile özlem duymak gibi. Millet olarak da ortak bir hafızaya sahibiz. Birlikte verdiğimiz savaşlar, kazandığımız zaferler hafızamızı besliyor. Önemli anlarda verilecek kritik kararlar biraz da bu hafızanın yönlendirmeleriyle oluyor. Sala sesi bu ortak hafızada önemli bir yere sahip mesela. Milletçe çok kara günleri aydınlığa çıkardığımız zamanlar oldu. En sonuncusu da 15 Temmuz’dur. O gece salalar ülkenin her yerinde okununca, herkes vatanı için elinden geleni yapmayı bir görev bildi. Sala kutsal bir emir gibiydi ya da bir hatırlatma. Dışarı çıkmalı ve vatanımız için mücadele etmeliydik. Canımızdan olma tehlikesi vardı ama bu bizi bir an bile tereddüde itmedi. Çünkü bu milletin hafızasında vatan için ölmek de vardı. Sala bize bunu hatırlattı. O gecenin sabaha çıkması bizim elimizdeydi. Millet olarak hepimiz ülkemizi tehlikeye atacak hain plana karşı dimdik durduk. Bu uğurda ölenlerimiz oldu ama onların şanlı bir emel uğruna güzel yerlere gittiklerine olan inancımız sayesinde metin kalabildik. Daha kuvvetle “biz” olduk. Çocuklarımıza vereceğimiz, saygıyla yüksek sesle andığımız güzel isimlerimiz oldu. Destanlar yazmaya meyyal bir ruha sahip olduğumuzu hatırladık yeniden. Her 15 Temmuz’da o isimleri övgüyle andık. Hafızamıza şanlı bir zafer daha eklendi.