Boynunu büker de durur. Onun o nazenin duruşu, kendisine bakanı mahzun hissettirir. Konuşmaz da. İnceden gülüyor gibi durur. Mor rengi kuşanıvermiş, baharı müjdeler de durur. Bildiniz mi kimden bahsederiz? Menekşeden, evet. Bilmediyseniz ziyanı yok. Bilmişsiniz gibi ağırlarız.
Edebiyatımızda özellikle divan şiirinde kendisine sıkça yer bulan bu güzel çiçek, Farsça aynı anlama gelen banafşe sözcüğünden alıntıdır. Sözcük, Orta Farsçada aynı anlama gelen “vanavşag” sözcüğünden evrilmiştir. Yazılı örneği bulunmayan “vana-vaxşa”, “orman otu” sözcüğü ile eş kökenlidir. Bu sözcük Avestaca “vaxşaiti, vaxş-”, “yetişmek, bitmek (bitki)” fiilinden türetilmiştir. Burada dikkatinizi bir şey çekmeli! Daha doğrusu son bahsettiğimiz fiil size bir kelimeyi anımsatmalı. Evet, vahşi kelimesini anımsatıyor. Bırakın anımsatmayı, köklerine indiğimizde Avestaca “vaxş” yani yetişmek, büyümek fiiline kadar gidebiliyoruz.
Benefşe diyeni de menevşe diyeni de boldur bu toprağa yakın durmayı seven çiçeğe. Yukarıda da bahsettik, çok da narindir. Ama ilginç değil mi vahşi kelimesiyle öyle ya da böyle akraba olması? Yolda karşılaşsalar selam verirler mi acaba birbirlerine? Gerçi vahşi kelimesine haksızlık ettik. O zaman onun da gönlünü alalım. Arapçadan alıntı sözcük yine aynı dildeki “whş” kökünden gelen “wahş”, “yabanlık yer, orman, evcilleşmemiş hayvan” sözcüğü ile eş kökenlidir. Bu sözcük Eski Farsça ve Orta Farsça “vaxş”, “büyüme, yetişme, bitme” sözcüğünden alıntıdır. Bazı Hint-Avrupa dillerinde kelimenin kökeni büyümek, yetişmek anlamlarına gelen kimi kelimelere karşılık gelmektedir.
Kelimenin kökenindeki temel vurgunun yetişmek olduğuna dikkat çekerim. Yetiştiği yere yakınca durur benefşe. Menevşe. Ya da menekşe. Medeni dünyaya uzak yerlerden gelip nasıl da evlerin, pencere kenarlarının süsü oluvermiş. Pencerelerden kedilerle birlikte başını uzattığında o ev nasıl da sıcacık bir ev görüntüsü verir görenlere. Toprağa yakın durur demiş idik. Toprağa yani vatanına yakın durur. Ve evleri de yuvaya yakın durdurur.
Divan şiirinde demet demet olup pazarlarda satılması sebebiyle saça, sevgilinin benine de benzetilir menekşe. Yine aynı edebiyatta anber, hokka, micmer, attar vb. benzetmeleri de vardır.
Yerli sesimiz Karacaoğlan, menekşenin boynunun büküklüğünü, kadrini bilmeyenlerin onu eline almasına bağlar. Belki yönü toprağa hep dönük olmasından sebeptir bu boynu büküklük. Belki mahcubiyetten. Ama illaki güzellikten. İnsan, banafşeye, benefşeye, menevşeye ya da menekşeye bakınca sessizce mırıldanıyor çünkü: Güzel, ne güzel olmuşsun...
Vesselam.