“bence Modern Sanatın/şiirin Uzlaşılmış Yanılsamalarından Biri de ‘sanatçı/özne’ Denilen Ayrıksı Bir Varoluş Olduğu ve Onlara Özel İmtiyazlar, Dokunulmazlıklar Tanınması Gerektiği Anlayışı.”

OSMAN KONUK

“Kelimeler… Kelimeler albayım, bazı anlamlara gelmiyor.” Oğuz Atay’ın en akılda kalmış cümlelerinden sadece biridir bu. Tehlikeli Oyunlar kitabında geçer. Ve evet, öyledir. Dünyayı ve kendimizi ifade etme aracımız olan kelimeler bazı anlamlara gelmezler. Üzerine yapışan anlamları göstermezler ya da aslında o anlamlardan çok daha fazlasıdırlar. Kelimelerin altı kazındığında hiç ummadığımız şeyler çıkar karşımıza. Bu yüzden şiir biraz da kelimelerin altını kazıma sanatıdır. Şair, kelimelerin altını kazıyabilen, kelimelerin öğretilen anlamlarının ötesini okuyabilen ve onları üzerlerine yapışan anlamlardan kurtarabilen kişidir. Belki de.

Osman Konuk. Tehlikeli Belki’nin şairi. “Belki” kelimesinin altını kazıyan şair. Peki, nedir, “bir belkiden güzel bir adam tamamlayan” Osman Konuk’a göre belki? İnsanın, tek bir doğruyla değil yanılmayla yani “belki”yle, tamamlanabileceğini, “ama seninle mükemmel değilsin bilgisini paylaşabiliriz”, ima eden mükemmel değilsin bilgisidir. Başka türlü düşünmenin ya da davranmanın mümkün olmadığı, insanı tek tipleştiren modern algının bize sunduğu iki şıktan birini seçme dayatmasına karşılık, imkânsız olarak görülen üçüncü şıkları seçerek, “insan ırkı ya satıcı ya müşteri, üçüncü imkânsızdır/ bütün üçüncü şıkları seviyorum”, bu eğrinin dışına çıkma yoludur. Bu düzen içerisinde kendinden bu kadar emin olabilmenin yanılgısını, “ama ben/ ‘ben’ der demez yanılmaya başlıyorum”, fark etmektir. Anladığını sanmak yanılgısına karşı yanılmanın kendisini, “anlaşırsak ben yokum” savunmaktır. Modanın, alışkanlıkların karşısında olmak, “hiç asabı bozulmayan, başka her yeri bozulan”lara itiraz etmektir, belki. Ona göre, modern şiir, modernin kalbine daha modern bir şeyle saldırmaktır ve saldırdığın kendinden başkası değildir. Bu yüzden “belki” tehlikeli ama iyi bir “ihtimal”dir.

Bu sayımızda, Tehlikeli Belki’nin şairi Osman Konuk’u misafir ettik.

Genel olarak tanımlardan, bir şeyleri tanımlayarak açıklamaktan, özellikle de şiirle ilgili tanımlamalardan kaçındığınız söylenebilir. Bir şiirinizde, değillemeler bir fikir veriyor, diyorsunuz. Değillemelerden yola çıksak ve sizce şiir ne değildir diye sorsam?

Tanım, efradını cami, ağyarını mâni bir işlem. Berrak kavramlar ve kesin sınırlar gerektirir. Değillemeyi de değillersek tekrar ilk değeri verir, eğer iki değerli mantığı geçerli kabul edersek. Bu nedenle türleri ve kategorileri kendi özsel nitelikleriyle düşünmek durumundayız. Şiirin, özellikle modern şiirin doğası dilin, düşüncenin, kavramların saflığından, ölçünün ve biçimin sınırlarından aşkın. Elbette bir formasyon, zanaat, müktesebat gerektirir ama sadece kendini temsil eder.

Örnek:

“ekinler çocukların en rahat uykuları” İsmet Özel

Şimdi bu mısrada anlam/anlamsızlık ikilemini aşan bir tını yok mu? Bence var.

Sıfır İroni kitabınızda önemli bir ihtar var: Anlatmaktan vazgeçmeden anlatılamaz. Anlatmaktan vazgeçmek yazan birisi ya da daha genel bir ifadeyle sanatçı için ne anlama gelir, gelmelidir?

Bir anlam iletildiğinde, o anda kaynağına yabancılaşır; eksilir, artar, kısaca bozulur. Bu nedenle anlam paketleri iletme çabası değerli olmakla birlikte şiire yüklenemeyecek kadar ağır ve gereksiz de bir çaba. Benim anladığım, şiir/sanat ilişkisine sürece ve oluşa yönelerek bakmak. Nehri seyretmek ya da nehre girmek.

“Bir belkiden güzel bir adam tamamlayan”, “Her belki aşırı demokrat, aşırı asimetrik, aşırı belki”, bir belkinin yarısı, tehlikeli belki… Şiirlerinizde en çok tekrar eden kelimelerden biri belki diyebilirim. Sizden “belki” kelimesinin altını kazımanızı rica etsem, Osman Konuk’un dünya ile ilişkisinde belki ne ifade eder? Ve “belki” neden tehlikelidir?

İmge ve ifadelerin yazılma anlarındaki bağlamı tekrarlamak, tercüme etmek çok zor gerçekten. Zamana ve mekâna sabitlenmiş fikirler değil. Yazdıklarımın bir kısmını neden yazdığımı ben de bilmiyorum gerçekten. Bazı zaman parçaları, durumlar, etkileşimler belirip kayboluveriyor.

“Belki” tespitiniz doğru. Sanırım bendeki kökü var olanın ya da seçilmiş olanın “mümkün mükemmel” olmayabileceği fikri. “Bunu” biliyoruz, bundan eminiz ve sarsılmaz bir güven içindeyiz. Bu yersiz mutlaklaştırma ve kendini her şeyin ölçüsü sanma durumu basit bir tarih perspektifiyle darmadağın olan bir yanlış bilinç. Hiçbir zaman tüm tehlikeli seçenekleri eleyemeyiz. Güvenlik yanılsaması. Böyle şeyler, ama belki yanılıyorumdur. Belki de her şey harikadır ve evren o çok emin insan teki için çalışmaktadır.

“Herkese Benden” şiiri “işte aşağıda boş bir çerçeve/ yazmak çizmek bedava/ o en parlak cümleni, bilinmeyen hünerini/ herkese benden” dizeleriyle ve okura ısmarladığınız boş bir çerçeveyle bitiyor. Bize bu boş çerçeveden ve hikâyesinden bahseder misiniz?