Takvim yaprağı kolayca eskimez, bir kitap ve defterin arasında önemli bir ayrıntısı hatırına saklanırdı.
Deniz çok aşağıda, saf kırmızı güneşi sarıp uzaklaşıyor belirsizliğe doğru.
Görüneni hakikat kabul etmek sonu gelmeyen bir yolculukta bin defa ölüp bin defa dirilmek demekti.
İnsan içinde yıllarca barındırdığı yabancı, hiç tanımadığı bir şeyin varlığıyla öfkelendiğinde karşılaşırmış meğer.
Bir şeyler kırıldıktan sonra, nasıl kırıldığını öğrenmek anlamsız geliyordu insana.
Hiç kimse bir serenadın notası olduğunun farkında değildi.
Hayal kurmama neden olan “dünya” aynı zamanda hayallere kapılıp gitmemi engelleyecek.
Herkesin adımları kendine aitti. Herkes kendi hikâyesine sıkı sıkıya bağlıydı.