Güneş Donanması’nın Kaptanı: Alaeddin Özdenören

Ne kadar sıksan da göğsüme kurşunlarını

Ben senin göğsünde açan laleyim

Alaeddin Özdenören

Her iyi şair gibi o da elbette Maraşlı. Güneş Donanması’nın çok kederli kaptanı. Adı Alaüddevle’nin armağanı. Şanı, satırlarıyla kazandığı ömrünün hasılası. Hamle dergisinde başladığı kalem mesaisi, içinde bulunduğu ocakların kıymetiyle bilinir. İncelikli, farklı. Büyük Doğu’da, Diriliş’te, Edebiyat’ta, Mavera’da pişmiş bir şair. Nesirlerindeki ustalık, şiirlerindeki derin hüzün duygusu ve dostlarıyla kurduğu kalbî bağlılık, bu ocakların bereketinden/ahlakından neşet etmiştir Özdenören’in kumaşına. Şair ve cevval. Munzur suyu yaman akarken ölümden kıl payı, bütün kavgaların içinde, paslı bıçaktan tetanos, bir başına, bıçkın, dostları için hazır hep yumrukları. En çok ikiz kardeşini belki, ama başucunda bulunduracak kadar Hemingway’i sevecektir.

Alaeddin Özdenören içe dönüşün, kalbin istikametinin, sarsıntılı yalnızlığın şairi. Yedi Güzel Adam’ın bilinçli meçhulü. Felsefe muallimi. Cemal Süreya’nın ilk eleştirmeni. En iyi Rasim Özdenören bilir; “Benim ikiz kardeşim bir yalnızlık ve ıstırap adası, acı ve yalnızlıkla bu dünyaya veda etti. Yalnızlığın ve acının alevli simgesi. Acı, kızgın bir yalnızlık içinde geçti ömrü. Hayatı nerdeyse bir talihsizlikler mahşeriydi.”

Özdenören’in kederi “Kerem’in Çantası”nda saklı kalmış bitimsiz bir yas zamanıdır. 9 yaşındaki oğlu Kerem. Canından bir parça. Bir trafik kazasında baba olmaklığı paramparça. Oğulcuk, canını yakan ateş, kalbini dağlayan kor, ciğerine saplanan cam kırığı. Tüm şiirler/ağıtlar Kerem’in kalbine doğru yazılır. “Kızım olsaydı eğer adını Kelime koyacaktım” der içindeki baba; “seherde dolaşsın, ses ırmağı, ses döngüsü olsun diye.” Oğlu da içindeki seherde saklanmıştır, hep 9 yaşındadır. Şu dizelerin ruhuna intisap etmiştir bitimsiz yası; Yavrum / yalnızlığı şu son kıyısını da atla / ve anla ki hayat / en özgür biçimini sende denemiştir / onun içindir ki ölüm / denizin / doğurduğu eşsiz dalga / sende dokumaktadır güzelliğini.

Kerem’in Kalbi

Onunla ilgili anlatılan şu meşhur hatıra, Dikmen’deki evinden çıkar bir gün Özdenören. Ana caddeye doğru yürür. Rüzgâra kaşı siper almak için arkasını döner, çakmağını ateşler. Sonra aynı istikamette yani geldiği yönde yürümeye başlar. Ve az önce çıktığı evinin kapısında bulur kendisini.

Alaeddin Özdenören’in kapısını aralamak, penceresini tıklatmak, kelimelerine temas etmek, onun duygu evrenine girmek için biraz mesai, biraz tutku, biraz da keder ortaklığı gerekir. Kendisini düz yazıda kuşattığı açılı/yorumları edebî okuma zevkinin, şiirleriyse kapı aralığından sızan ince ama yakıcı bir gün ışığının ta kendisidir. Hep içeriye doğru süzülür. “Yalnızlık Gide Gide” büyür.

Kerem’in kalbinden bakar dünyaya Özdenören. Ölümü çocukların kulaklarına bir küpedir. Her zaman dalgın, yalnız, mustarip. En çok şu sözlerin sahibidir; “Hayat bir armağan değil, canla başla çalışarak yerine getirilmesi gereken bir vazifedir. Allah’a inanmazsa insan, bu yırtıcı hayata nasıl karşı koyabilir.”