“Ey İnsanlar! Malumunuz olsun ki yiğit ve kahraman askerlerim; bütün İslam’ın sırtını dayadığı yer, manevi gücün desteği, Hilafet ‘in göz bebeği olan Medine’yi son kurşununa, son damla kanına, son nefesine kadar muhafazaya ve müdafaaya memurdur. Buna Müslümanca, askerce azmetmiştir. Bu asker, Medine’nin enkazı ve nihayet Ravza-i Mutahhara’nın yeşil türbesi altında, kan ve ateşten dokunmuş bir kefenle gömülmedikçe, Medine-i Münevvere kalesinin burçlarından ve nihayet Mescid-i Saadet minareleriyle yeşil kubbesinden al sancağı alınmayacaktır! Allah Teâlâ bizimle beraberdir! Şefaatçimiz O’nun resÓUlü, Peygamber Efendimizdir. Ey bütün tarihi eşsiz kahramanlar, şan ve şerefle dolu Osmanlı ordusunun yiğit zabitleri! Ey her cenkte cihanı tir tir titretmiş, asla kimseye boyun eğmeyerek daima namus ve din borcunu kanıyla ödemiş yiğit Mehmetçiklerim, kardeşlerim, evlatlarım! Gelin hep beraber Allah’ın ve işte huzurunda huşu ve aşk içinde gözyaşları döktüğümüz Peygamber’in karşısında, aynı yemini tekrar edelim ve diyelim ki; Ya Resûlallah, biz seni bırakmayız!”
Ömer Fahreddin Türkkan*
* (1868-1948) Türk asker ve diplomat. “Medine Müdafii”, “Türk Kaplanı”, “Çöl Kaplanı”, lakaplarıyla anılır. Özellikle I. Dünya Savaşı sırasında çıkan Şerif Hüseyin İsyanı’na karşı Medine’de, kısıtlı imkânlara ve zor şartlara rağmen yönettiği, 2 yıl 7 ay süren Medine Müdafaası ile tanınmaktadır. Yukarıdaki konuşma sahnesi, Medine Müdafaası sırasında askerlerine yaptığı konuşmadan alınmıştır.