Takvimler X. asrı gösterdiğinde bugünkü Türkmenistan sınırları içinde yer alan Hive yakınlarında bir çocuk dünyaya gözlerini açtı. Bu çocuğun eşsiz eserleriyle İslam medeniyetini XI. yüzyılda zirveye çıkaracağından henüz kimsenin haberi yoktu. Fakat bu çocuk yani Biruni, çeşitli konuları öğrenmek için aşırı bir istek duyduğunu çevresine göstererek çok erken yaşlarda dikkatleri üzerine çekmişti. Çocuk yaşta Harzemşahların himayesine girmiş ve saray terbiyesiyle yetişmişti. Onun üzerinde önemli etkisi olan kişi, üstadım dediği, tanınmış matematikçi Ebu Nasr İbn Irak’tır.
Müslüman Bir Dâhi
Biruni her yönüyle mükemmel bir İslam âlimi örneğidir. Devrine uygun olarak çok yönlü bir çalışma sahası vardır. Onu filozof, seyyah, tarihçi, coğrafyacı, dilbilimci, matematikçi, gökbilimci, şair ve fizikçi olarak vasıflandırabiliriz.
Bugünden farklı olarak X. ve XI. asırlarda yetkin bir âlimin birden fazla sahada çalışması ve eser vermesi mümkündü. O da bütün bu çalışma alanlarında araştırmalar yapmış ve önemli eserler vermişti. Biruni bu bakımdan kendinden asırlar sonra Avrupa’da adından söz ettirecek, Leonardo da Vinci için bile önemli Müslüman bir âlim olacaktı.
Gazneli Mahmut’un Sarayında
Biruni’nin yaşamına yön veren en büyük olay Türk hükümdar Gazneli Mahmut’un onu fark etmesidir. Büyük hükümdar, Harezm’de önde gelen şair ve filozofların kimler olduğunun kendisine bildirilmesini ister. İsimler hükümdara iletildiğinde adından söz ettiren Biruni ve İbn Sina gibi âlimleri kendi sarayına çağırır. Harezm hükümdarı, Gazneli sultanının bu isteğine boyun eğerek âlimlere Gazneli sarayına yola çıkmaları gerektiğini bildirince Biruni, Hint fatihi olan Gazneli Mahmut’un sarayına yerleşmiş ve muhtemelen onunla beraber Hindistan’a gitmiştir.
Biruni Gazneli sarayında iken bir defasında ilginç bir olay yaşanmıştır. Asya’nın kuzeyindeki bir ülkenin elçisi, Gazneli Mahmut’a güneşin aylarca batmadığını gördüğünü söylediği zaman sultan, elçinin kendisiyle alay ettiğini düşünerek elçiyi hapse attırmak üzereyken Biruni imdada yetişmiş ve bunun gerçek olabileceğini Gazneli Mahmut’a izah ederek elçiyi kurtarmıştır.
Hint Diyarı
Bu durum Biruni’nin önüne yepyeni bir kapı açmıştır. Gazneli Mahmut’un seferlerine katılarak Hindistan’a giden Biruni, bu ülkenin dilini, örf ve âdetlerini araştırmaya koyulmuştur. Hindistan dönüşünde bu gözlem ve araştırmalarını kaleme almış ve 1030’da şaheseri olan Tahkîku’l-Hind adlı kitabını yazmıştır. Biruni kitabında Hint gökbilim çalışmalarına kırk bölüm, Hint dinine de on bir bölüm ayırmıştır. Biruni, Hindu kutsal metni olan “Vedalar”ın felsefesiyle mutasavvıfları, yine Hintli düşünürlerin eserleriyle de Yunan filozoflarının eserlerini kıyaslamıştır.
Bu eserinde Hindistan’ın asla bir Sokrat yetiştirmediği, çünkü Hint düşünürlerin mitolojinin etkisinden kurtulamadığı gibi önemli analizlerde bulunmuştur. Buna rağmen Hint kadim dilinde yazılmış birçok Sanskritçe eseri Arapçaya tercüme ederek bilimsel sahada önemli bir girişimde bulunmuştur.
Biruni’nin bir diğer önemli eseri de Asaru’l-Bakıyye’dir. Bu eser, İran, Suriye, Yunan, Yahudi, Hristiyan Saba ve Arap takvimleri ve bayramları üzerine bir eserdir. Çok objektif bir tarzda kaleme alınmıştır. Biruni bu eseri hazırlarken tam bir ilim adamı olarak çalışmış, kendisini araştırmaya vermiş, İncil dahil, çeşitli metinleri ve gelenekleri bilimsel analizle ele almıştır.
Matematik ve Gökbilim Üstadı
Biruni bununla da kalmamış, Antik Yunan medeniyetine ait Öklid’in Unsurlar eserini ve Batlamyus’un Almageste eserini de Sanskritçeye çevirerek medeniyetler arası bilimsel aktarımı sağlamıştır.
Biruni, dönemindeki hemen hemen bütün ilim sahalarında çalışmıştı. Ama bilhassa matematik alanında Hint rakamları üzerindeki devrinin en iyi çalışması ona aitti. Bunun yanında dönemin gökbilim çalışmalarında kullanılan usturlab, planisfer, yıldızların hareketlerini gösteren küreler hakkında da eserler yazmıştı.
Biruni, Gazneli Mahmut’un ölümünden sonra tahta geçen oğlu Sultan Mesut zamanında da Gazneli sarayında aynı saygıyı gördü. Sultan Mesut’a astronomi tabloları hazırladı. Sultan Mesut, Biruni’ye bu çalışmasından dolayı paha biçilmez hediyeler vermiş ama büyük âlim çok defa ihtiyacı kadarını alıp gerisini hazineye iade etmişti.
Batılılardan Çok Önce
Biruni, dönemin Avrupa’sında dile getirilmesi Katolik kilisesi tarafından yasaklanan bilimsel bir gerçeği Müslüman bir âlim olarak biliyor ve eserlerinde dile getiriyordu. Bu da dünyanın yuvarlak olduğuydu. Kuşkusuz sadece bu bile Orta Çağ İslam biliminin durumunu tespit için çok önemli bir noktadır. Ayrıca her şeyi yerkürenin merkezine doğru çeken bir kuvvetin var olduğu fikrini de ilk defa o dile getirmişti. Bunu Isac Newton’un Avrupa’da dile getirmesi için yüzyıllar geçmesi gerekecekti.