Din Gerekli Mi? Evet’se Neden?

Günümüz toplumunun narsist bir toplum olma yolunda epey mesafe katettiğini söyleyerek sözlerime girsem, abartmış olur muyum? Pek sanmam. Zira bu fikri savunanların sayısında gözle görülür bir artış var. Bunlardan biri de Güney Koreli düşünür Byung-Chul Han. Han ve onun gibi düşünenlere göre bugünün modern toplumu narsisizmin tasallutu altında. Bunun insanlığın geleceğini karartacak bir gelişme olduğundan emin olabilirsiniz. Düşünsenize, her yerde egosu şişmiş, kendinden başkasını adam yerine koymayan, asalak yani başkasını sömürerek geçinen; sevgi, şefkat ve empati fakiri iki ayaklı varlıklar hâkim! İşte narsist dünyanın manzarası tam da bu!

İnsan varoluşunun iç karartan vahim manzaralarını perdeleyen bir beğeni kültürü, yıkıcı bir duyarsızlık hâlini bulaşıcı bir mikrop hızıyla her yere yayıyorsa narsisizm kapıyı çalmış demektir. Kendi iç gerilimleriyle boğuşurken günbegün cephelerini birer birer kaybeden insana, kutsallaştırılan bir teknolojik ilerleme ile günün birinde huzura kavuşacağı telkin ediliyorsa narsisizm bacayı sarmıştır. Varlığımız ve vicdanımız acılarla yoğrulan iç çekişler karşısında üç maymunu oynuyorsa narsisizm üzerimize bir kara bulut gibi çoktan çökmüştür. Neoliberal rejimin pohpohlamalarıyla tamamen kendine odaklanan bir “ben” yani “ego”, hiç merak etmeyin, narsist senaryoların başrol oyuncusudur.

Günümüz toplumunu tanımlayan o kadar çok şey var ki bunlar arasından sıyrılıp dine yer açmak nedense pek kolay değil. Tüketim toplumu, beğeni toplumu, şiddet toplumu, hız ve haz toplumu, başarı ve performans toplumu, kapitalist toplum, enformasyon toplumu, moda toplumu, piyasa toplumu, seküler toplum… Bu kadar yeter mi? Her kılığa rahatlıkla girebilen bir bukalemun toplumuna bunca tanım az bile, diyebilirsiniz. Ama bence listeyi daha fazla şişirmenin bir anlamı yok. Modernitenin nice zamandır limanına demirlemiş, adına “toplum” denen insan kümelerini “toptan” tanımlayan kavram listesi bir defter tutar.

Günümüz toplumunu niteleyen sıfatlar baş döndürücü bir hızda üretiliyor, kullanılıyor ve tüketiliyor. Bu hareketli piyasada, hiç dikkatinizi çekti mi bilmem, “Din gerekli mi gereksiz mi?” sorusu da sanki kasıtlı olarak sürekli güncelleniyor. Özellikle de sermayeye ve güce hükmedenlerin, insanlığın dönüşümü için de tam gaz kolları sıvadıkları bir iklimde din olmalı mı olmamalı mı sorusunu sıcak tutmak özel bir amaca hizmet ediyor. Bu soruya bizim cevabımız belli ve net de onlarınkini merak ediyorsanız ben söyleyeyim: “Olsa da olur, olmasa da; olacaksa da elimize ayağımıza dolaşmasın, sömürü düzenimize laf etmesin, kazancımıza gölge etmesin yeter!”

Toplumların ahlaka olan düşkünlüğünü azaltmayı, dini de kendi piyasa mantığı ile uzlaşabilen, esnek bir “ahlaki eylem” derecesine indirip içini boşaltmayı kafasına koymuş çetin bir liberal kapitalist kuşatma var. Bu çetin kuşatmayı yarabilmek için din elbette ki elzem, mutlaka olmalı ve gerekli. Dindarlığı görünür olmaktan çıkarıp kişiye özel alana kapatmayı vazgeçilmez bir görev kabul eden seküler rasyonalite dayatmasına mukavemet edebilmek için dine ihtiyaç var. Aynı şekilde, dinlerden bozma yeni kültleri şımartan, sahte maneviyatçı istismar odaklarına alan açan dizginsiz neoliberalizmi frenlemek için din mutlaka gerekli. Birbirlerine sımsıkı bağlarla tutunan, biri ancak diğeriyle ayakta kalabilen sözünü ettiğimiz kavramların kucağında gittikçe sığlaşan yaşamların hakikate olan açlığını doyurabilmek için din mutlaka var olmalı. Toplumsal kucaklaşma ve dayanışmayı canlı tutan değerlerin var olabilmesi ve insanın ve insanlığın nefes alabilmesi için din olmazsa olmaz kabilinden.

Sözün özü, ahlakı ve dini neoliberal kalkınmanın payandaları kılmak isteyen bir küresel güç despotizmine karşı koymak şart, yoksa elde ne din ne ahlak kalacak. Hızla sığlaşan, giderek yozlaşan, yoğun bir tüketimle obezleşen, özgürlük serabıyla sürekli kandırılan yaşamların sayıca kabarmasını kendi nüfuz ve iktidar nüfuz hanesine yazan neoliberal kapitalizmin önüne set çekebilmek için dine ve ahlaka ihtiyaç var. İnsanlığın ahlakını ve inancını katmerli bir biçimde sömüren narsistik kültürün fişini çekebilecek kararlı bir iradenin inşasında din hayati öneme sahip.