Söylene Söylene Değişmiş

Cahit Zarifoğlu’nun “İns” adlı hikâyesiyle göz göze gelince, tüm kelimeleri bünyesinde mezcetmeye çalışan o varlık aklıma düşüverdi. O varlık deyip uzağa atmak olur mu bizatihi o varlık iken? Buyur edelim o hâlde kendilerini köşemize: İnsan.

İnsan sözcüğünün kökeni, Arapça “ans”a dayanıyor. Girişte bir vesile ile işaret ettiğimiz Arapça ins (tek kişi, insan) sözcüğüyle bile eş kökenli olduğunu belirtelim. Sözcük, Aramice/Süryanicede inaş ve Akatçada nişu “halk, kavim” sözcükleriyle de aynı kökten. Arapçada her ne kadar kolektif anlamını korusa bile Türkçenin en eski devirlerinden beri tekil olarak da kullanılarak Arapçadan ayrılır.

Kelimeler, ırmaktan farksız. Etrafından beslene beslene yol alıyorlar. Gündemi sürekli değişen dünyada en zor işlerden birisi alışmak olsa gerek. Ama baksanıza insan kelimesinin menşeine; alışmak, yakınlık göstermek diyor. İnsan kelimesiyle bağ kurulan kelimelerden biri de nisyan. Bu kelimenin kökeni başka yazının konusu olabilir ama alışmak dediğimiz hadise biraz da unutmayı ister galiba. Biz de unutmak ve alışmak bağlantısını böyle kurmuş olalım.

Dünya imtihanı başladığından beri çevremizi anlamlandırdıktan sonraki aşama alışmak. İns, yakınlık gösterdi ve sonra alıştı. Kelimelerin tınıları varlıklara sirayet ediyor. İnsan kelimesinin tınısı da öyle. Varlıkları konumlandırırken o ses bize eşlik ediyor gibi. İnsan derken aklımıza üşüşmeli, ins. Ya da ünsiyet. Alışmak, evcilleşmek, yakınlık göstermek yani. 1680 tarihli Meninski’nin Thesaurus’unda da insaniyetlü kavramına denk geliyoruz.

Zarifoğlu, giriş paragrafında değindiğimiz “İns”i şöyle bitiriyor: “İns, çadırında merhametle gülümseyerek kendi kendine ilk cümleyi söyledi: Ey yeryüzü, değişeceksin; ey insanlar, değişeceksiniz!” İns ya da ünsiyet kuran, değişecek. Değiştikçe alışacak. Alıştıkça yaşayacak. Alışarak yaşayacak. Bazen alışmış gibi yaparak.

Ans, inaş, nişu hatta üns ya da uns. Geze dolaşa insan kelimesine dönüşüverdiler. Eklene, azala. Tıpkı insanın dünyadaki seyri gibi. Eklene azala.

“İns yüce başını göğe kaldırdı. Toprağa daha sıkı bastı.” Zaten ins’in huyudur bu. Her seferinde başını göğe kaldırır ve toprağa daha sıkı basar. Çünkü alışır.