Üç Tavsiye

bİr

ŞEHİR

Asla konjonktürel, siyasal ve güncel bağıntıları kastetmeksizin, kesinlikle KUDÜS. Oraya her Müslümanın gitmesi, sokaklarında dolaşması, üç büyük dinin bütün ruhunu hissetmesi, her üç inancın iç içe yaşadığı o havayı soluması lazım. Orada bariz olarak hissedilecek belki de tek şey zamanın genişlemesi olacaktır. Evet, Kudüs’te zaman genişler ve gök kapılarının geçidi olduğuna inanılan o büyülü şehirde âdeta ilahi bir akış içinde ilerlersiniz. Kudüs, bugün belki de onu böyle görmediğimiz, ona böyle bakmadığımız, onu böyle sahiplenmediğimiz için öksüz ve yetim. Siyasalın ve güncelin kılıcında her gün ölen ikiyüzlülüğümüz nedeniyle onun gerçek ruhuna bir türlü yaklaşamıyoruz. Rivayet edilir ki Hz. Nuh dışında Meryem dâhil bütün peygamberlerin yolu bir şekilde Kudüs’e düşmüş. Allah Resulü’nün de miraç ile Kudüs’e uğraması ilahi planda gerçekleşmiştir. Bu rivayetleri iyi düşünmeliyiz ve “Neden?” diye bir sorumuz olmalı. Neden bütün peygamberlerin yolu hep Kudüs’e çıkmış? Bu çıkış mucizeleri üzerine biraz tefekkür edersek bugün kısır, vicdan tatminli ve sonucu olmayan politikalara Kudüs’ü kurban verdiğimizi daha net görebiliriz.

bİr

ŞAHSİYET

Müslümanlar Meryem’i, bir peygamber annesi olduğu için hürmetle Hz. Meryem diye anarlar. Onun hürmetle anılması, bir peygamber annesi olduğu içindir şüphesiz. Tarih boyunca anılan Hz. Meryem’i sevmek, onu anlamak, onun nasıl bir hayat deneyiminin içinden geçerek var olduğunu bilmek, onu hürmetle anmaya eklenmelidir. Hz. Meryem; gerek yaşadığı çağın hak-batıl içinde karanlık rengi gerekse bu ortamda Rabbinin ona verdiği büyük imtihan ve müjde bakımından önem arz eder. Öte yandan Meryem’i öğrenirken, onunla kuracağımız empati; onu, onun yaşadığı zorlukları, üstlendiği vazifeyi, yaşadığı deneyimi daha iyi anlamamızı da kolaylaştıracaktır. Bu yolla Hz. Meryem, tarihsel bir kişilik olarak çağlar öncesinin donuk sayfaları arasından çıkacak; bir kadın, bir anne kimliğiyle bize yansıyacaktır. Hz. Meryem, anlaşılması gereken kadınların belki de ilki olarak bizim onun dünya tecrübesini anlamamızı bekliyor.

bİr

ESER

Madem Hz. Meryem dedik, onun da havasını soluduğu Kudüs dedik, bir eser de Meryem hakkında olsun. Luce Irigaray’ın Meryem’in Esrarı adlı kitabı, hem bir kadın olarak Meryem’in kendi öznel deneyimini yorumlayan hem de Hristiyanlığın kanonik düşüncesinin Meryem’i bir kadın olarak daralttığı, sınırlandırdığı, üzerini türlü rivayetlerle örttüğü düşünce kalıplarını görmek bakımından önemli bir eser. Eleştirel bir düşünce kitabı olan Meryem’in Esrarı, mucizevi bir çocuk doğurmanın, babasız doğuma ilişkin toplumun değer yargılarının ve bakış açılarının erkek merkezli kültürel yapılar arasında sıkışmış bir kadın anlatısının izdüşümü. Kadın merkezinden, kadın eleştirisiyle yazılmış eserde ataerkil rivayetlerin kuşattığı kadınlık hikâyesiyle karşılaşırız.