“Ömür dediğin…” diye başlayan cümleyi nasıl tamamlarsınız?
Dönemeçlerle örülü bir yol.
Hayatınızda olmazsa olmaz dediğiniz üç şey…
Hayatımdaki özel insanları ayrı tutarak yanıtlıyorum bu soruyu: Kahve, iyi kitaplar ve bilgisayarım.
Bir koku var sizi çocukluğunuza götüren, o koku nedir?
Kabak çiçeği dolmasının tereyağıyla açığa çıkan bir kokusu var; bu koku bana babamın ilk tayin yerini, yalnızlıkla çevrili o köyü hatırlatıyor.
Şimdiki mesleğinizi yapmasaydınız ne yapmak isterdiniz?
Yaptığı işe tutkuyla bağlı ve tam da bundan başka bir şey yapmayı düşünmeyen biri için yanıtlaması zor bir soru.
O kitabın/öykünün kahramanı sizi neden çok etkiledi?
Ses ve Öfke’nin Benjamin’i. Mantıkla metafiziğin, kelimesizlikle sesin içine, ince ve güçlü bir çizgi çektiği için.
Özlemek deyince aklınıza ilk gelen?
Bazı duyguların artık hissedilmez oluşu.
Hayatınızda “bu benim kırılma noktam” diyebileceğiniz bir ânınız?
Eminönü’nden Üsküdar’a uzanan yolda, dinlediğim bir hikâyenin, kendi hikâyeme attığı çentik pek çok şeyi geri döndürülmez biçimde değiştirdi.
Mevsimlerden hangisi?
Hangisi olduğu fark etmeksizin bahar. Toprağın uyuduğu ve uyandığı anların şahitliği.
Tarihte bir olaya şahitlik etme imkânınız olsa hangi olayı seçerdiniz?
Matbaanın icadı.
Cevabını çok merak ettiğiniz bir soru...
Herkesin haklı olduğu, herkesin üzerine düşeni yaptığı, herkesin hep sıratı müstakim üzere yaşadığı dünyada, bu çatlaklar nereden sızıyor?
Kederlendiğinizde yaptığınız şey?
Daha çok kendime çekilirim. Sessizce, kabuğunda bekleme hâli olarak da ifade edebilirim bunu.
Hayatta rafa kaldırdıklarınız?
Kendimi anlatma uğraşını “kısmen” rafa kaldırdım.
Ruhunuzda iz bırakan biri?
Birileri var. Hikâyesi, hikâyemde oyuk açan pek çok yazar, pek çok sanatçı.
En sevmediğiniz özelliğiniz?
Hissettiğim, düşündüğüm her şeyin yüzümden okunuyor oluşu. Poker surat olabilmeyi istediğim anlar oldu, oluyor.
Ruhunuz nereli?
Belli bir yere ait değil, bir memleketi ve ülkesi yok. “Öteli”