Yirmi dört yaşında genç bir delikanlı iken ardında bırakıp gitmişti doğduğu toprakları. Döndüğünde ise pek çok şeyi hayli değişmiş hâlde buldu. Oysa Vadi’l-Kebir Irmağı’nın hemen yanı başında, yeryüzünün bütün dengesini orada mıhlanarak sağladığı hissi veren Kurtuba Camii değişmemişti. Onun etrafını muntazam bir şekilde saran dükkânlardan oluşan çarşılar, çarşılardan yayılan kokular ve onların götürdüğü çocukluk hatıraları değişmemişti. Göz alıcı güzelliğiyle önünde boylu boyunca uzanan Kurtuba’nın zümrüt rengi ovaları, bereketli toprakları, incir, zeytin ve nar ağaçları değişmemişti.
Kurtubalı muhaddis Baki b. Mahled, otuz dört yıl süren rıhleleri (ilim yolculukları) boyunca Doğu’yu karış karış gezdikten ve kapısını çaldığı muhaddislerin her birinden yazdığı eserler ile ülkesine döndükten sonra bu topraklarda hiçbir şey eskisi gibi olamazdı. Çünkü o dönemde Endülüs’te yaşayan pek çok kimse için Doğu, varılamayan bir yerdi. Endülüslü âlimler ilim elde etmek maksadıyla en fazla Medine’ye kadar gitmişler ve hayatlarını da oradan aldıkları bilgilere göre şekillendirmişlerdi. İnsanın gözleri hangi şehri gördüyse dünyası da oradan ibaret oluyordu. Oysa Baki b. Mahled’in gözleri selam şehri Bağdat’ı görmüştü. Muhaddislerin rüyalarını süsleyen Mansur Camii’ndeki meclislere şahit olmuştu. İslam’ın en mamur beldelerinden Şam’ı, Basra’yı, Kufe’yi görmüş her birinde bir başka muhaddisin halkasına katılmıştı. Hicri üçüncü asrın en önemli muhaddislerinden Ahmed b. Hanbel’in talebesi olmuş, Yahya b. Main’in meclislerinde hadis dinlemiş, İbn Ebu Şeybe’nin meşhur Musannef’ini elleriyle istinsah etmişti. Kimsenin cesaret edemediği bir güzergâh üzerinde tam otuz dört yıl boyunca İslam dünyasını karış karış gezmişti. Böylece daha önce alışık olunduğu üzere sadece Medineli değil; Tunuslu, Kayrevanlı, Mısırlı, Şamlı, Hicazlı, Cezireli, Basralı, Kufeli, Vasıtlı, Bağdatlı, Horasanlı muhaddislerin muazzam koleksiyonları da Endülüs’e taşınmış ve Baki b. Mahled’in açtığı bu çığır ile Endülüs bir hadis yurdu hâline gelmişti. Ancak bu uğurda yaşadıkları, Baki b. Mahled için hiç de kolay değildi.
Baki b. Mahled’in rıhleden döndüğünü öğrenen hadis talebeleri ellerinde hokka ve kalemlerle ilk günden itibaren etrafını sarmaya başladılar. Onun ilminden yararlanmak için her fırsatı değerlendirerek, bazen muhteşem sütunlar ve kemerlerin altında bazen mütevazı mescitlerde, turunç ve badem ağaçlarının gölgeliğinde veya kandillerin aydınlattığı sokaklarda halkalar kurdular. Elbiselerinin yenlerinde taşıdıkları yazı malzemeleriyle koşar adım bu derslere yetişmeye çalışan talebeler ve onların her geçen gün artan sayıları Endülüslü âlimlerin dikkatini çekti. Derslerde Baki daha önce hiç duymadıkları kitaplardan hiç duymadıkları rivayetler naklediyor, alışılmışın dışındaki bu bilgiler de ulema arasında huzursuzluğa neden oluyordu. Günden güne artan şikâyetler sonunda Emevi Emiri Muhammed’in kulağına gitti ve söz konusu sorunu çözmek için taraflar huzura davet edildi.
Emir Muhammed’in davetine icabet etmek maksadıyla Baki b. Mahled ve Endülüslü ulema saraya doğru yola çıktılar. Heybetli muhafızların eşliğinde yüksek kemerli revaklardan, kuş sesleri arasında havuzlu bahçelerden geçerek zarif ve geniş bir salona ulaştılar. Geniş pencerelerin aydınlattığı bu ferah mekânda bir süre beklediler. Ancak mekânın ferahlığı Baki b. Mahled’e hiç sirayet etmiyor, izzetli bir âlim olarak burada kendisi hakkında verilecek kararı beklemek ona ağır geliyordu. Güçlü yapısı ve heybetli duruşuna rağmen bitkin bir hâlde gözleri uzaklara daldı. Bir ömür ilim uğrunda yaşadığı sıkıntılar gözlerinin önüne geldi. Doğu’dan Endülüs’e onlarca eseri getirmek hiç kolay olmamıştı. Zaten yolculuğun kendisi başlı başına bir meşakkatti. Denizde korsanlar ve dalgalarla mücadele, karada eşkıya ve düşman korkusu vardı. Denizde rüzgârın zayıf olduğu zamanlarda yolculuk günlerce uzayabiliyor, şiddeti iyi hesaplanmadığında ise fırtınayla karşılaşılabiliyordu. Vasıta bulamadığında günlerce yürüyerek bazen sadece lahana yapraklarıyla beslenerek idare etti. Bu yolda beş parasız kaldığı zamanlarda kâğıt ve mürekkep alabilmek için elbiselerini satmak zorunda kaldı. Yıllarca böyle yokluk içerisinde kiralık han odalarında veya mescitlerde konaklayarak, mum alevinde kitap istinsahıyla geçinmeye çalıştı. Mihne zamanında türlü fitne ve karışıklıklar yaşanırken hadis talep etmek ayrıca riskli bir işti. Hokka taşımanın suç olduğu zamanlarda her türlü tehlikeyi göze alarak muhaddislerin kapısını çalmak ve gizlice üç-beş hadis almaya çalışmak cesaret gerektiriyordu.