Paris Tıp Fakültesi konferans salonunun önünde yan yana heykelleri bulunan iki Müslüman âlimden birisi olan Ebu Bekir Razi, bugün İran’ın başkenti Tahran’a yakın bir yer olan Rey’de 865 yılında doğdu. Rey şehrinden olduğu için kendisine Razi künyesi verildi. Rey şehri o yıllarda hastaneler, saraylar ve eğitim merkezlerinin çokluğuyla ünlü İslam medeniyetinin önemli şehirlerinden birisiydi. Avrupalıların Rhazes veya Albubator olarak isimlendirdiği Razi bu kültür ikliminde yetişti ve bilim tarihinin en önemli isimlerinden birisi oldu.
Bir Âlim Yetişiyor
Ebu Bekir Razi gibi İslam medeniyetinin altın çağında yaşamış olan önemli bir ismin eğitim hayatının erken dönemlerine ait yeterli tarihî bilgi bulunmamakla beraber eğitim için uzun seyahatlere çıktığı bilinmektedir. O, Horasan bölgesindeki bilim ve kültür merkezlerinde bulunmuş, hekimlikte ünlenince Halife Müktefi Billah’ın daveti üzerine otuz küsur yaşlarındayken Bağdat’a gitmiştir. Ebu Bekir Razi’nin kariyeri zamanla farklılaşan bir çizgide gelişmiştir. Gençlik döneminde felsefe ve edebiyatla ilgilenen, şiir yazan, ud çalıp şarkı söyleyen ama belli bir yaşa geldikten sonra müzikle uğraşmayı bırakıp bilime yönelen ilginç bir şahsiyettir. Razi, kimyayı çok sevdiği için ilk öğrendiği bilim de kimya olmuştur. Tüm dünyada ünleneceği tıbba sonradan yönelmiştir. Söylenene göre tıbba yönelmesine hastanede gördüğü engelli bir çocuk doğumu sebep olmuştur. Bu olaydan etkilenen Razi, tıp eğitimine başlamıştır. Zamanla bu alanda çok meşhur olmuş Bağdat Hastanesinin başhekimliğine kadar yükselmiştir. Avrupalılar, “Tıbbı Hipokrat yarattı, ölmüştü, Galen diriltti, dağınık hâlde idi, Razi topladı, fakat noksanlıklarını, İbn Sina tamamladı.” derler.
Ebu Bekir Razi ve Kimya
Her ne kadar tıp alanında dünya çapında ünlense de onun en yetkin olduğu alanların başında kimya gelmektedir. Razi, Cabir b. Hayyan’ın kimya konusundaki çalışmalarından büyük ölçüde yararlanmış ve onu üstadımız diye anmıştır. Bilime yöneldiği ilk yıllarda da bütün uğraşısı kimya üzerine yoğunlaşan Razi’nin çok sevdiği kimya deneylerinde gözüne kaçan gaz ve buharlardan dolayı gözleri sık sık sulanırmış ve hayatı boyunca hep göz rahatsızlıklarından şikayet edermiş.
Razi’nin kimya alanında yazdığı yirmiyi aşkın eserine bakıldığında taş, toprak, madenler, iksirler, altın ve gümüşün saflaştırılması gibi bugün de kimyada önemli olan konulara sık sık değindiği görünmektedir. Kimyanın esaslarını ele aldığı eseriyle kendi döneminde kıtalar arası bir üne sahip olmuştur. Günümüzde elde olmayan bu eserin dokuzuncu cildinin çok önemli olduğu söylenir. Fakat tarihî bilgiler bu eserin Orta Çağ’da kimya eğitiminde okutulduğunu göstermektedir. Razi’nin bir kimya âlimi olarak tarzını da yansıtan Kitabeyn fi’t-Tecaribi (Deneyler Hakkında İki Kitap) isimli eser, kimya deneyleri hakkındadır. Kitabın isminden de anlaşılacağı üzere Razi’nin bilimsel yaklaşımında deney çok önemli bir yer tutmaktadır. Bu iki cilt kitabı çok beğenen dönemin Horasan yöneticisi Mansur, kendisine bin dinar ödül vermiştir.
Geçmiş dönemde yaşamış bilginlerin eserlerini dikkatlice okuyan Razi, onların bilimsel sonuçlarını kendi yaptığı deneylerle yeniden analiz etmiştir. Örneğin Galen’in cıvanın zehirli etkisini, maymunlar üzerinde deneyerek cıvanın aynı zamanda ilaç olarak da kullanılabileceğini keşfetmiştir. Deney sırasında saf cıva verdiği maymun, şiddetli ağrıdan dolayı dişlerini gıcırdatmış, ellerini karnına bastırmış ve oraya buraya koşuşturmaya başlamış, fakat ölmemiştir. Maymuna Kalomel (Hgcl) ve Süblime (Hgcl2) verdiğindeyse hayvanın şiddetli kolik geçirdiği ve kanlı ishal ile öldüğünü gözlemlemiştir. Civa buharının ise maymunda felce neden olduğunu tespit etmiştir. Razi, cıvanın türlerinin hepsinin öldürücü olmadığını göstererek dünyadaki ilk tıbbi hayvan denemesini de gerçekleştirmiştir.
Yine o, yaptığı deneyler sonucunda formik asit (karınca asidi) elde etmiş ve bilim tarihinde ilk kez kimyasal damıtma metodunu (distillasyon) başlatan kişi olmuştur. Razi, kızgın çakıllar üzerine sirke dökerek formaldehit gazı elde etmiş ve bunu da dönemin en ölümcül hastalığı olan vebaya karşı evlerin dezenfeksiyonunda kullanmıştır. Böylece onun bu girişimiyle formaldehit gazı da kimyadaki yerini almıştır. Ayrıca sülfürik asidi de keşfeden Razi olmuştur.
Razi, formaldehit gazı örneğinde olduğu gibi kimyayı tıp bilimine uygulayarak hem kimya biliminin hem de tıbbın gelişmesinde bir çığır açmıştır. Buna en iyi örnek yaraların alkolle dezenfeksiyonunu başlatması, sinameki ve demirhindi gibi bitkileri ilaç yapımında kullanmak için çalışmalar yapmış olmasıdır.