BİR FİLOZOF
20. yüzyılın en büyük düşünürlerinden biri olan Nurettin Topçu (1909-1975) Maurice Blondel’den mülhem kurguladığı aksiyon felsefesini İsyan Ahlakı teziyle Sorbonne’da sunarak doktorasını tamamladı. Fransız hocaların orada kalması yönünde tüm ısrarlarına rağmen milletine olan vefa borcunu ödemek için 1934’te ülkesine döndü. Mektep mâbeddir, diyen Topçu, kırk yıl hocalık yaptığı lise ve dengi okullarda abdestsiz tek bir derse dahi girmedi. Ahlaklı bir isyan şuuru ile öğrencilerine şahsiyet dersi veren mistik filozof, insandan sudur eden tüm hareketlerde makul ölçüyü yalnızca aşkın olana, Allah’a yönelme gayesi ile benliğe başkaldırmada aradı.
BİR HİKMET
Tevazu. Kibrin cazibesini boğan erdem. Lokman peygamberin oğluna öğüdü, kıssadan hisse: “Kibirlenerek insanlardan yüzünü çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Çünkü Allah kibirle kasılan, kendini beğenmiş, çokça övünüp duran kimseyi sevmez.” (Lokman, 31/18) Lakin tevazu da samimi kalple… Özünü incitmeden, ifratla tefrit arası terazide dengede kalabilme asıl mesele. Benliği yücelten iltifatlara kulluk bilinci ile arifane bir tebessümle gülüp geçme. Abdülhakim Arvasi’nin deyişiyle “Kibrin en kötüsü tevazu süsü altına gizlenmiş olandır.” Ey süs, güzeli çirkin eyleme…
BİR SIĞINAK
Kütüphane. Zamanı yavaşlatan örtü. Ruhları sağaltan ve hayrete düşüren güçlü mekân. Beşikten mezara anlam arayışımıza yoldaşlık eden sessiz dostlar durağı. Kalplere şifa ve sadrı genişleten ecza… Modernizmin tüm dayatmalarına karşı pasif bir direniş aktivisti. Kendinden kaçıp yine kendine kalışın, insanlığın keskin zekâları ile yola revan oluşun, kutlu bir müjdeye ram oluşun tanığı muhkem sığınak, “Yaratan Rabbinin adıyla oku!”