BİR FİLM
Şiirsel olan her şey özeldir. Düşüşler özeldir. Zamanın göreceliği, gerçeğin kuytu köşelerde gizlenen sureti, ölümün kimini serinleten kimini yakan yelpazesi, çaresizlikler, kabullenişler, pişmanlıklar, aldanışlar, ekranda beliren SON yazısına rağmen insanın içinde devam eden o film, o filmin verdiği sonsuzluk hissi, o sonsuzluğun estetiği… Özeldir. James Joyce’un “Ölüler” öyküsünden ve Tolstoy’un İvan İlyiç’in Ölümü kitabından izler taşıyan Son Adım, bu özel esintilerle ve zamanda sıçrayışlarla “film içinde film” tadında bir atmosferde insanı duygusal bir derinliğin içine çekiyor.
BİR KİTAP
Her yıl Öyle Miymiş’in sayfalarına tutunup kanatlanır; göğün içinde, şehrin üstünde, içimin derinliklerinde gezinirim. Beni kanatlandırır; çünkü o, kendini herhangi bir türe ve forma sığdırmaz, dili katman katman açar, düşünceyi ve duyuşu göklere çıkarır; bu yönüyle de bir özgürlüğü ve başkaldırıyı anımsatır. Beni kanatlandırır çünkü sayfalarında gezinirken gayretkeş bir okur olasım gelir; beni, kendimin ve hayatın dışına sürükler, onları bana dışarıdan izletir, izledikçe uçup silkelenme, kendime gelme ihtiyacı duyarım.
BİR UĞRAŞ
Gergef bir hayat. Gergef benim hayatım. Gergef senin hayatın. İğnenin izine, iğnenin sızısına rağmen yüreğinin, hayallerinin ve düşlerinin yumağından çektiğin rengârenk iplerle ilmek ilmek işlersin onu. Ardında el emeği göz nuru, belki biraz acılı ve kusurlu ama özgün ve sabır dolu bir tablo bırakırsın. Gergef beyaz bir kâğıt. İğnen kalem olur, iplerin kelimeler. Öyküler yazarsın. Yepyeni dünyalar kurarsın. Ardında ömrünün duvarlarında asılı hoş sadaların, yüreklerin duvarlarında asılı cümlelerin kalır.