Dijital Ayak İzi

Geçmişte toprağa bırakılan izlerin yerini, sanal dünyada “dijital ayak izleri” aldı. 20. yüzyılın sonlarında literatüre dâhil olan “dijital ayak izi” kavramı, dijital dünyanın seyyahlarının çevrim içi yolculukları esnasında farkında olarak ya da olmadan bıraktığı izleri, yani verileri ve kayıtları ifade ediyor. Dijital âlemde ilerlerken gerçekleştirdiğimiz her faaliyet -ziyaret ettiğimiz web siteleri, arama motorundaki sorgularımız, paylaşımlarımız, etkileşimlerimiz ve etkileşim tarzımız, alışveriş geçmişimiz, tıklamalarımız, hatta gözlerimizin bir sayfada, bir haberde ya da görselde kaç saniye takılı kaldığı gibi küçük veri kırıntıları- bir iz bırakıyor, kayıt altına alınıyor bu mecrada.

Dijital ayak izinin, ifade ettiği mefhumu nitelemede kısmen yanıltıcı bir kavram olduğu düşünülebilir. Zira ayak izi her ne kadar bize mahsus olanı işaret etse de aynı zamanda geçiciliği çağrıştıran bir anlamı barındırıyor. Çünkü topraktaki izler zamanla kayboluyor, rüzgârla siliniyor. Oysa dijital âlemde yazı kaybolmadığı gibi söz de uçmuyor. Paylaşılan her kelime, her beğeni, her yorum, bireyin düşüncelerini, zihinsel yönelimini ele veren, değerlerinin yansımalarını içeren unsurlar olarak dijital hafızada yerini alıyor. Kendi hafızalarımızda hatıralarımız zamanla silikleşse de bazı şeyleri unutmak ve geçmişte bırakmak mümkün olsa da dijital izler tam anlamıyla kaybolmuyor. Geçmişin izlerini kolayca silmeye izin vermeyen böylesi bir yapıda yazdıklarımız, paylaştıklarımız bir şekilde karşımıza çıkabiliyor. Yanı sıra bu izler, bize dair inşa edilecek dijital kimliğin yapı taşlarını da oluşturuyor. Ayak izlerimiz üzerinden tercihlerimize, ilgilerimize ve yönelimlerimize dair bir profil oluşturuluyor. Peki, bu izlerden müteşekkil hafızanın bizlere dönük anlamı ne?

Dijital ayak izleri hakkında devam eden tartışmaların başlıcaları, mahremiyet ve veri güvenliği ile ilgili. Bıraktığımız dijital izlerden oluşan kimliğimiz, ticari şirketlerle ücret mukabilinde paylaşılabiliyor. Hedef kitlesinin nasıl davrandığını bilmek, ihtiyaçlarını anlamak ve profillere uygun ürün veya hizmet sunmak isteyen ticari işletmeler stratejilerini dijital ayak izlerimizi gözeterek uyarlıyorlar. İzlerimiz, algoritmaların hammaddeleri hâlini alıyor; bize belirli içerikler sunmak, ürünler pazarlamak veya teklifleri kişiselleştirmek için kullanılıyorlar. Bu durum çeşitli avantajlar sunuyorsa da nihayetinde bizleri manipülasyona açık hâle getiriyor. Manipülasyona bu denli açık bireyler olarak gerçekten kendi tercihlerimizi mi yapıyoruz yoksa bu tercih bizlere fark ettirilmeden mi biçimleniyor? Bu tartışmalar, sosyal medya etiği alanında büyüyen bir kaygıyı daha ortaya koyuyor: Bizim izlerimiz, yalnızca bizim değil bizimle benzer özellikler taşıyan profillerin de manipüle edilmesine sebebiyet veriyor. Bu itibarla veri mahremiyeti sadece bireysel değil aynı zamanda toplumsal bir boyut kazanıyor.

Yine dijital ayak izleri, dijital itibarımızı belirleyebildiği gibi kişileri itibarsızlaştırmak için de kullanılabiliyor. “Olumlu dijital ayak izi oluşturmak”, dijital vatandaşlığın en önemli bileşenlerinden biri hâline gelmiş durumda. Üstelik dijital itibar, günümüzde yalnızca sanal dünyada değil gerçek dünyada hakkımızda oluşan değerlendirmeleri de şekillendiriyor. Nitekim birçok şirket, iş başvurularını değerlendirirken adayların dijital ayak izlerini takip ederek kanaatlerini oluşturuyor. Bu durum, bireyin gerçek dünyadaki eylemleri yanında dijital yolculuğunu da kontrol etmesini, eylemlerinin uzun vadeli sonuçlarını gözetmesini gerekli kılıyor.

Güvenlik bağlamında ise dijital ayak izleri, sahte kimliklerden siber suçlara kadar pek çok tehdide kapı aralıyor. Uzmanlar, bu tür risklere, dijital ayak izimizi kontrol etmemize yardım edecek teknik önlemlere ve belirli güvenlik ayarlarına işaret ediyorlar. Bu önlemler arasında paylaşılan veri miktarını sınırlamak, kişisel bilgilerimizi verdiğimiz sitelerin güvenilir olup olmadığını sorgulamak, gizlilik ayarlarını gözden geçirmek ve uygun bir mahremiyet seviyesi belirlemek gibi hususlar bulunuyor. Söz konusu teknik önlemleri almak bilinçli dijital vatandaşlar olmanın temel unsurlarından addediliyor.

Ancak teknik önlemler tek başına yeterli değil. Esas mesele, uygun izler bırakmayı ilke edinen bir şuur geliştirmek. Dijital hafızanın aynasında nasıl bir suretle karşılaşmak istediğimiz, “dijital ayak izi” kavramı bağlamında öncelememiz gereken soru gibi görünüyor. Zira oluşturduğumuz her dijital ayak izi, karakterimize ve ahlaki duruşumuza şahitlik eden bir vesika niteliğinde. Ardımızda bıraktığımız tüm diğer izler gibi dijital ayak izlerimiz de hesap gününde karşımıza çıkacak kayıtlar olarak mesuliyet sahamıza dahil oluyor. Biz dijital çağın yolcuları için en mühim olan husus, ardımızda pişmanlık duymayacağımız, hayırla yâd edileceğimiz izler bırakmak; murakabe bilincine sahip, sağlam bir karakterin ve ahlaki değerlerin şekillendirdiği bir dijital miras inşa edebilmek gibi görünüyor.