Hıçkırık

Gerekli donanımlara sahip bir öğretmen neden işe alınmaz? Farklılıkları yüzünden yargılanan, ötekileştirilen, ayrım yapılan, değersiz görülen insanların hayatlarının ne kadar zor olduğunu, bunları yaşayan bir öğretmenden daha iyi kim anlayabilir? Filme, tourette sendromlu başkarakter yani Naina gözüyle bakıyoruz.

Hichki (Hıçkırık) filmi, Siddharth Malhotra’nın yönetmenliğini yaptığı, Rani Mukerji’nin (Naina) başrol oyuncusu olduğu, 23 Mart 2018 tarihinde yayınlanan Hint drama filmidir. Film Brad Cohen’in gerçek hayat hikâyesi olan Sınıfın Önünde filminin bir Hint uyarlamasıdır. Film, beş yıl boyunca öğretmenlik adına yaptığı başvurular kabul edilmeyen, daha yüksek maaşlı iş teklifleri olmasına rağmen onları da kabul etmeyen azimli ve öğretmeye âşık bir öğretmeni ele alır. Naina, çocukluktan beri tourette sendromu adı verilen nörolojik bir durumdan muzdariptir. Sinirlendiğinde ya da heyecanlandığında ağırlaşan bir hastalıktır bu. Naina, daha çok hafif bastırılmış çığlıklar gibi benzersiz sesler çıkarıyor ve bu hastalığı yüzünden öğretmenlik mesleğine kabul görmüyordur.

Nasıl ki öğretmen olarak kabul edilmiyorsa öğrenciyken de birçok sorun yaşayıp on iki okul değiştiren Naina, öğrenciyken tek isteğini okul müdürüne şöyle ifade eder: “Bana sadece diğer öğrencilere davrandığınız gibi davranın.” Naina, sadece bu farklılığına saygı duyulmasını ister, çünkü bu farklılığının onu eksik yapmadığının farkındadır. Mesleğine âşık bir öğretmendir o. Öğrenciyken ona ilham olan bir öğretmeni sayesinde o da öğrencilerine ilham olmak ve farklılıkların hiçbir başarıya engel olamayacağını öğretmek ister.

Beş yıl, on sekiz başarısız denemeden sonra, Mumbai’nin prestijli okullarından biri ona öğretmenlik yapma şansı verir. Ders vereceği gençler asi, sıkıntılı bir mahallede yaşayan ve diğer sosyal tabakalardan öğrenciler arasında kendilerini yabancı hisseden gençlerden oluşur. Ancak Naina, onlara bir amaç duygusu vermeye kararlıdır.

Naina, başvurduğu ve mezun olduğu okulun acil öğretmen ihtiyacından dolayı okula deneme amaçlı kabul edilir. Ve ona gecekondu bölgesinden gelen, okuldaki sosyoekonomik düzeyi yüksek diğer öğrenciler ve öğretmenler tarafından kabul edilmeyip dışlanan, dolayısıyla saygısızlıktan kaynaklı sürekli sorun çıkaran, her gelen öğretmen tarafından her defasında terk edilen bir sınıf verilir. Naina, okula başladığı ilk gün çok heyecanlıdır. Yıllardır beklediği fırsat önüne gelmiştir. Fakat bu iş düşündüğünden de zor olacaktır. Çünkü ilk günden itibaren tüm okulun gözünde “Bayan Hıçkırık”tır Naina. Hatta öğrenciler, Naina’nın bu okula ve sınıfa dayanamayıp istifa edeceğini düşünürler ve aralarında kaç günde istifa edeceğine dair bahse bile girerler. Türlü tuzaklar kurarak onu okuldan kovdurmaya çalışırlar. Naina’nın ise pes etmeye hiç niyeti yoktur. O, alışılmışın dışında öğretim yöntemleriyle, gayreti ve samimiyetiyle öğrencilerinin içlerinde parıldayan cevheri görmelerini hedeflemektedir.

Naina’nın çabasını beyhude bulan ve bu çocuklar için en ufak bir çaba göstermemiş olan başka bir öğretmen “Sizin uyguladığınız metotlarla ile bu çocuklardan hiçbir şey olmaz, bu sınıfla uğraşmaya değmez. Vazgeçin bu işten!” der. Naina ise ona, “Öğrenemeyen çocuk yoktur, öğretemeyen öğretmen vardır.” diyerek bu fikrini filmin sonuna kadar savunur.

Farklılıklarının insanları komik, öteki ve başarısız yaptığını düşünen insanlar için de bu film ilham kaynağıdır. Çünkü bu insanlara farklılıkların aslında kişiyi kendi yaptığını ve kişinin tüm bunlarla var olduğunu söyleyecek birilerine ihtiyaç vardır. Bu filmde gerçek bir öğretmen, kendisi gibi farklı olup dışlanan, sevilmeyen tam on dört öğrencisine bunu fısıldar ve öğretir. Çünkü onun gözünde öğrenemeyen öğrenci yoktur.

Diğer yandan farklılıkların hayatı zorlaştıran yanına eğilip bakıyoruz bu filmle. Türkçeye Hıçkırık olarak çevrilen film bir hıçkırık olup kalıyor boğazımızda. Farklı insanların hayatını zorlaştıran şeyin onların farklılığı değil, bunu kabullenmek istemeyen diğer insanlar olduğunu bir kez daha bu filmle görüyoruz.

Filmde ümitsizliğe asla yer yok.Bir öğretmen ümitsizlikten tüm gücüyle kaçar ve öğrencilerinin ellerinden tutup onları da her gün ümitsizliğe iten hayatlarından alır götürür kaçtığı yere. Çünkü her şeye rağmen yapılacak bir görev vardır, çünkü herkese rağmen tüm okula gösterilecek azim ve başarı vardır. Bir öğretmen bütün tabuları yıkıyor. Ve bu filmle “İnanç varsa, başarı da vardır.” düşüncesinin altı kalın bir şekilde çiziliyor.

Bazen düşünüyorum tourette aslında ne diye. Sadece bazı tikler mi yoksa hayat hakkındaki düşüncelerimizle ilgili bir şey mi? Tabii ki nasıl düşündüğümüzle ilgili. Çünkü neden ve neden olmasın arasındaki fark sadece bu kadar. Yani bir hıçkırık kadar.